Kutlay’ı hiç tanımadım, tanıyamadım. Ama DSK ile ilgim ve bilgim arttıkça adeta tanır gibi olmaya başladım. Mutlaka birileri ondan ve övgü dolu sıfatlarla söz ediyordu. Darüşşafaka’nın ve DSK’nın emekçisi/yöneticisi bu özel insanı tanımak üzere Zübeyde ile Ortaköy Cihat Örge – Ziya Yılmayan lokalinde Çarşamba yemeklerinin birinde yeğeni Merve ile görüştük, sonra İstinye’de evinin yakınında annesi Buson Hanımla uzun bir sohbet yaptık… Sonra Çarşambaları, hafta sonları ziyaret ettiği, oyunlar oynadığı sırtında ve arabasıyla gezdirdiği, bavullarını taşıdığı Daçkalı küçük öğrencileri gördük okulda; bize Kutlay’ı ne zaman ziyarete gidebileceğimizi sordular, mektuplar bıraktıkları mezarına, Kilyos’a gitmeyi, adeta ona sarılmayı özlemle bekliyorlardı. Belli ki Kutlay onları çok mutlu etmişti, onlar da özledikleri abilerini bir an önce ziyaret etmek istiyorlardı.

Çok özel bir insan olduğu, Onun için kullanılan sıfatların zenginliğinden belliydi: O; yıldız, duygusal, çocuk, zarif, düşünceli, becerikli, kırılgan, neşeli, bonkör, girişimci, yaratıcı, sevgi dolu, dalgacı, şovalye ruhlu, güler yüzlü, enerji dolu özetle çok yönlü ve renkli, Daçka’yla yatıp kalkan Kutlay’dı.

Onu anlatanlarda dikkatimi çeken ortak nokta parlayan gözlerdi. Zübeyde aşağıdaki notunda Kutlay’ın insanda yarattığı istemsiz gülümseme olarak özetlemiş bu duyguyu. Amatör olarak tiyatro oyunculuğu da yapan annesi Buson hanım hem kendi renkli hayatını hem Kutlay’ı aktarırken adeta yaşıyor olayları, yakışıklı oğlunun kız arkadaşlarının yanında bile kendisine gösterdiği özel ilgiyi büyük bir keyifle anlatıyor; eşi Rosa’yı oğlu Can’ı sevgiyle anarken. İspanya’da yaşayan Rosa Becerikli Garrido Miralles ve Can’a da buradan sevgilerimizi iletiyoruz; eğer bu yazıyı okurlar da herhangi bir anı veya resim eklemek isterlerse mutlu oluruz. 

Zübeyde Bulgu ‘81: “Yıldızımız kaydı”

kutlayportreAdını andıkça sizi ister istemez doğallıkla gülümsetenlerden O. Hep muzip, hayatı hep ti’ye alır hallerinin altında duygusal, kırılgan çocuk… Sınıfta ders kaynatanların başı. Gözümün önüne resimler geliyor. İlki ortaokul yılları. Orta II C sınıf resmimiz, Bengi Hanımla çekilmiş. Kutlay arka sıralarda: dalgacı Kutlay… Sonra bir arkadaşımızın nikahı öncesi fotoğrafçı masraflarını üstlendiğini hatırlıyorum: bonkör Kutlay… Bir yılbaşı gecesi geliyor aklıma; Seyhan’larda toplanmıştık, gece yarısı elinde balonlarla çıkagelmişti hafızam beni yanıltmıyorsa: çocuk Kutlay… Aradan yıllar geçti, herkes kendi derdine düştü koptuk birbirimizden, taa ki yaşlar kemale ermeye, gündelik koşturmalar yerini soluklanmaya bırakmaya başlayana dek. Yani birer ikişer emekli olmaya başladığımızda. Bu kişilerden biri olarak ben de daha çok zaman ayırmaya başlamıştım Darüşşafaka’mıza. Levent Tenis Kulübündeki dernek yemeğimizde çıkagelmişti derneğe gelir kazandıracak  bir dünya dolusu projesiyle: girişimci Kutlay…

Dalış okulu, turizm acenteliği vs vs… Beni de “müdür” yapacaktı, ah çocuk!…

Sene 2011, Daçka’ya kızların alınışının 40. yılı. Bir sürü etkinlik planlıyoruz. Pilav Gününü daha renkli kılmada yine rol alıyor Kutlay; sponsor buluyor, meydanda pamuk şeker, macuncu. 2012 pilavında kendi sponsor oluyor, çekilişte verilecek büyük hediye Mısır uçak biletine bir de iki kişiye Saroz’da bir gece konaklamalı tekne turu. Bu iki şanslıdan biri de bendim ama maalesef gidemedim, yanarım da ona yanarım hala…

Hepsi iyi hoş ama en büyük başlık çocuklarla ilişkilerine açılmalı. 2011-12 döneminde başlattığımız abiler/ablalar/kardeşler grubunun en renkli en sevilen abisi oluveriyor anında. Çarşamba günleri lise lokalinde buluşuyoruz okula yeni başlamış kardeşlerle. Kutlay kapıdan girer girmez çığlıklarla üzerine atlıyorlar. Doğal tabii, onlara dans öğreten O, şarkılar söyleten O, zararsız deyip “zeytinyağında fırınlanmış cips” getiren O, haftasonları Derneğe götürüp çiğ köfte ısmarlayan, arabasına doldurup tur attıran yine O.. şimdi de onlar gidiyor en çok en  sevgili abilerini ziyarete Kilyos mezarlığına.

Çocuklar derken yaşlıları da ihmal etmedi Kutlay, Ortaköy de uğrak yeri oldu zamanı uydukça. Alpay abinin Ortaköy’ü hareketlendirme projesine el verdi. İhtiyaç listesi hazırlamıştık ve tam ben ondan ümidi kesmek üzereyken çıkageldi bir Çarşamba öğlen elinde koca bir koli:  tost makinesi, mini fırın, vs. Bir Çarşamba yemeğini pişirmeyi de O üstlendi: fırında palamut ve karidesli makarna. Alınmasın Meral abla ama benim Ortaköy’de yediğim en nefis yemekti. Şimdi de her yaz sonu Ortaköy açılışlarını fırında palamutla yapıyoruz Kutlay’ı yad ederek…

Ardından en güzel tanımlamayı Selma (Karaaslan) yapmıştı: Kutlay  bizim yıldızımızdı ve yıldızımız kaydı.

Ömer Eskin ‘78: Durumdan vazife çıkarırdı

Kutlay şahsına münhasır dedikleri türden bir insandı.

Ailecek görüşürdük Kutlaylarla. Yatılı misafirliklerimiz olmuştur karşılıklı…

Eşi Aysegül’ün (Rosa) İspanyol olması ve İspanyol kültürünü koklamış olması etkisi vardı üzerinde biraz da… şövalye ruhlu bir insandı Kutlay. Durumdan vazife çıkarır, birileri için bir şeyler yapmaktan hiç gocunmazdı.

Bizim dalış hocamızdı aynı zamanda. İlk zamanlar benim firmanın servis minibüsüne doldururduk ekibi; Bodrum, Kaş, Saroz dalışa giderdik, hafta sonları. Bunun tek sıkıntılı tarafı pazartesi sabahı aracı şoföre yetiştirmek olurdu. Yoksa benim personel işe geç kalıyordu! Daha sonra Kutlay dalış teknesi edinince turların şekli değişti ve zaten genelde Saroz’a gidilir oldu. Sezon dışında tekne İstanbul’da olurdu ve beni bir kaç kez teknede misafir etmişti arkadaşlarımla. İkramda ölçüsü yoktu, misafirini çok özel hissettirirdi. Bizim minibüsle dalışa giderken yol boyu şarkı, türkü söylerdik beraber. Neşet Ertaş türkülerinde çok başarılıydı… “seher vakti çaldım yarin kapısını”…

En önemli özelliği beyninin multi-task çalışabilmesiydi. Yani o birşeylerle uğraşırken aslında başka bir şeylerle daha uğraşıyordu muhakkak ve hiç birşey bir biriyle çatışmazdı… Hep bir takım projeleri vardı..

Darüşşafaka aşığı bir insandı çoğumuz gibi.

Allah huzur içinde yatırsın, çok severdim; o da beni severdi ve bunu hissettirirdi…

Aşağıdaki fotoğraftan hemen  sonra geçirdiği kaza benim gözümün önünde oldu.
Spor kulübünün o sekreteri Handan Demir ile yolun karşısındaki arabadan eşofman seçmeye gitmişti Kutlay. Dönerlerken bir fren sesi ve ardından havada uçan iki kişi hala gözümün önüne gelir. Ciddi bir mesafe el ele havada uçup kaldırımda park halindeki bir aracın arkasına çarparak durdular. Kızcağızın kalça kemiği kırıldı. Kutlay da bayağı hasar aldı o kazadan. Yani ufak bir kaza değildi, bayağı ciddi bir kazaydı.
İşin bir de traji komik tarafı oldu o gün : Ambulans gelmiş, polis gelmiş bizimkileri kaldırıyorlar, o kaldırımdaki arabanın sahibi olan kadın geldi benim arabamı kırdınız davacıyım diye tutturdu!
Polis diyor ki evet havada uçarak gelip arabaya çarpanlar yamulttuğu için işin o tarafında muhatap onlar. Bayağı uğraşmıştık… o bölüm nasıl neticelendi hatırlamıyorum ama bizimkiler bir süre hastanede tedavi gördüler.

 

kutlay-2
Kazanın olduğu kahvaltı günü topluca, Martı’da (sonradan Yakamoz oldu) Beylerbeyi, 2003 Eylül. Soldan ön sıra : Kutlay ’81, Zafer Dörter 65, Arif Aymutlu 67, Ömer Eskin 78, Engin Sertel 68, Şevket Şengül 67. Arka sıra : Mehmet Erişkin 71, Kahraman Türel 70, Davut Ökütçü 65, Mustafa Uğur Demirci 71, Hüseyin Gündoğdu 77,  Engin Dörter 67, Nuri Aygen 65. Bir arka sıra : Ahmet Arman 67, seçilemiyor ?, Osman Osmanağaoğlu 67, Selahattin Terzi 68, (arkasındaki seçilemiyor), tepeye doğru : Oğuz Altay 78 ve Ümit Başkırt 95.
Mehmet Erişkin ‘71: Gülen yüzü ve enerjisine hayran kaldım

Sevgili Kutlay’ı tam on sene öncesi ilk kez tanıdım, sonuncusu olacakmış…

Bir Daçka kahvaltısında, gülen yüzü ve enerjisi ile hayran kalmıştım ona, bir eşofman istediğimde, hemen arabaya gidip getirmek üzere karşıya geçtiğinde, bizi çok üzen bir kaza geçirmişti, benim yüzümden oldu diye çok da üzülmüştüm.

Bana uyan beden yoktu ama “tamam abi ben sana bulurum” dedi, dedim ya bir daha görüşemedik; güzel insana iyi yolculuklar…

İsmail Çiftaslan ‘78: Becerikli ve gözüpekti

Rahmetli Kutlay kardeşimle Darüşşafaka’da okuduğumuz yıllarda dört yıl kadar ortak bir okul dönemimiz olmasına rağmen kendisini okul yıllarından çok uzun zaman sonra daha yakından tanıma fırsatım oldu.

2003 yılıydı, Kutlay bir gün beni arayarak  özetle “Çetin abi senin ve Eşref abinin kulüp yönetimine girmenizi istiyor” dedi. O günkü şartlar içinde karşılıklı görüşmeler vs derken kulüp yönetimine girmeye karar verdik ve Kutlay da bizimle birlikte yaklaşık dört yıl kulüp yönetiminde görev aldı. Bir ara ben istifa ettikten sonra da kulüp başkanlığı yaptı…

Kutlay soyadı gibi gerçekten de çok becerikli ve gözüpek bir arkadaşımızdı. Kulüp yönetimindeyken sosyal tesisle ilgili sorunların giderilmesinde çok katkıları olmuştur. Kendisinin ticari zekası son derece yüksekti. Bunu okul yıllarındayken yaşadığı bir olayı bana anlattıktan sonra daha iyi anlamıştım. Kendi anlatımıyla orta I veya hazırlık II’deyken büyük sınıftaki abilerin ayakkabılarını boyama işine dalarak ilk ticari girişimini yapmış. Bir ara işleri o kadar büyümüş ki yetişemeyeceğini anlayınca küçük sınıflardan fason adam tutarak bu işi yaptırmaya başlamış 🙂 Bu ticari zeka ve beceri, Kutlay’ın ileriki yıllarda çok uzun sürecek Kapalıçarşı halıcılık işinde de devam etmişti.

Kutlay Darüşşafaka’yı ve Darüşşafakalı gençleri seven yardımsever bir kardeşimizdi. Darüşşafaka’nın okul kız takımını çalıştırdığım yıllarda (1983 -1984), Kutlay da Kuşadası’nda halıcılık ticareti yapıyormuş. Okul takımını Türkiye şampiyonası için Niyazi Turan abimizle Aydın’a götürmüştük. Hazır Aydın’a kadar gitmişken kızlarımıza maçlardan önce kısa süreliğine de olsa Kuşadasını da gösterelim demiştik. Kuşadası sokaklarında gezinirken Kutlay bizi gördü ve hemen koşarak yanımıza gelip bizlere sarılıp ayaküstü üç beş laf ettikten sonra, bizleri yemek ısmarlamadan asla bırakmayacağını söylemişti. Kuşadası’nda Kutlay kardeşimin ısmarladığı güzel bir yemek sonrası Aydın’a yola çıkmıştık. O turnuvada okul kız takımımız Türkiye beşincisi olmuştu.

Kutlay eşinden dolayı çok iyi İspanyolca konuşmaktaydı. Kulüp yönetiminde olduğumuz dönemde ULEB Cup için Kutlay ve İsmail Özsöz’ü Barcelona’ya yollamıştık. İsmail İspanyol Dili ve Edebiyatı mezunu, Kutlay da ana dili gibi İspanyolca konuşuyor. Orada Darüşşafaka ile ilgili de çok hoş sohbetler yaşanmış. Konunun devamını olaya tanıklık eden İsmail Özsöz’den dinlemek en iyisi.

Çok erken yaşta kaybettiğimiz ve bizleri büyük üzüntüye boğan sevgili kardeşim Kutlay Becerikli’yi buradan bir kez daha rahmetle anıyorum. Sevgili eşi Rosa ve oğlu Can’a selam ve sevgilerimi iletiyorum.

İsmail Özsöz ‘86: Darüşşafaka ile yatar kalkardı

1995 yılı itibarı ile sevgili Haluk Semiz abimizin kurduğu Tursem’de çalışmaya başladıktan sonra Haluk abimizin de teşviği ile Ali Kahyaoğlu abimizin başkanlığında kulübe ilk adımlarımı attım. Daha önce oyunculuk geçmişim de var ama DSK yönetiminde çalışmam olmamıştı. Ali abiden sonra İsmail Çiftaslan abimizin yönetiminde de kulüpte çeşitli görevler altında çalıştım. İsmail abinin döneminde Kutlay Becerikli abimle çok ortak anımız oldu. Seneyi tam olarak hatırlıyamıyorum; 2004 – 2005 senesi olabilir, Darüşşafaka Uleb Cup’a davet edilmişti. Barselona şehrinde kuralar çekilecekti ve kulüp de Kutlay abi ile beni görevlendirdi. Biz de biletlerimizi aldık ve davet edildiğimiz tarihte beraber Barselona’ya gittik. Çok güzel bir organizasyon yapılmıştı.  Çeşitli ülkelerden yöneticiler bir araya gelmiş, sanırım şimdilerde Euroleague’in CEO’su ki o zaman Uleb Cup başkanı, İspanyol Jordi Bertomeu toplantıya başkanlık ediyordu. Güzel bir salon, toplantı İspanyolca, herkese kulaklıklar dağıtmışlar İngilizce ve diğer dillere anında tercüme ediliyor. Kutlay abi ile bana da kulaklık verdiler ama biz kulaklıkları takmadık. Çünkü Kutlay abi de ben de İspanyolca konuşuyoruz zaten… Kulaklık kullanmamamız, fakat CEO’nun anlattıklarına baş hareketlerimizle cevap vermemiz başkanın dikkatini çekmiş olmalı ki verilen ilk arada doğrudan yanımıza geldi ve bizim hangi takımın temsilcileri olduğumuzu sordu İngilizce olarak… Biz de İspanyolca cevap verdik ve şaşırdı. Size dedi  niye kulaklık kullanmıyorsunuz diye serzenişte bulunacaktım, özür diliyorum, siz dilimizi konuşuyorsunuz. Biz de evet deyip muhabbete başladık ve kendilerine Darüşşafaka Spor Kulübünü, misyonunu, tarihini, okul hakkında bilgi vs. anlattık uzun uzun ve bize dedi ki sizi davet etmekle ne kadar büyük bir iş yapmışız bunu hafızama yazıyorum ve Türkiye’ye geldiğim ilk fırsatta okulu ve kulübü ziyaret etmek istiyorum.

Tabii bu bizim için çok mutluluk verici bir durumdu. Hem Başkan’ın şaşırmasına güldük hem de iyi bir kura çekerek Türkiye’yi o genç kadro ile başarıyla temsil ettik.

Kutlay abi gerçekten Darüşşafaka ile yatıp kalkan, okulu, kulübü çok seven, insan olarak mükemmel, sempatikliği ile herkesin gönlünde taht kurmuş ve benim de hem bir abim, hem de çok iyi bir dostumdu… Ölümü beni çok sarstı… Günlerce inanamadım…

***

Mücadele ettiği hastalık Kutlay’ı aramızdan 18 Temmuz 2013’de aldı. Duyanlar bir yandan şok olurken bir yandan inanamadı bu hayat ve enerji dolu insanın kaybına :

Minikler seni her sorduğunda “yakında gelecek” diyordum; ama sen yakında gittin be kardeşim. gittiğin yerlerde de ışıldayacaksın, eminim.

Offf içim sızladı. Işıklar içinde yat kardeşim. Seni hep minik kardeşlerinin arasındaki sevgi dolu halinle hatırlayacağım. Sevenlerine sabır dilerim.

***

Sevgili Kutlay’ı sevgiyle anıyoruz.

ök/fa/kk

1 YORUM

  1. Saygı değer kutlay Abimi çok uzun zaman tanımazdım kısa bir Abi kardeş diyaloğumuz olmuştu kendisi bu hayatta tanımış olduğum endeğerli insandı insanlara yatırım yapmayı seven sevdiklerini hatalarıolsada hatalarından vaz geçiren tabiyata sahipti kendisi gönülden seven kardeşim dediği Hasan Asan olarak Ailesine Baş sağlıyı taziyelerimi ulaştırmak istedim Allah yakınlarına sabır ihsan eylesin Allah rahmet eylesin mekanı cennet ehli olsun inşAllah başımdan geçen sıkıntıdan dolayı ölüm tarinde ceza evindeydim cenazesine geledimden çok üzgün olduğumu beyan ederim Allah gani gani rahmet eylesin. Kutlay abim benim gönül dostun can Abiğimdi karbistanlığını ziyaret etmek isterim bu durum da karbistanlığını ziyaret etmek isterm

Comments are closed.