Portre ve tarih çalışması el ele yürüyor. Darüşşafaka’nın veteranlarıyla sözlü tarih çalışması yaparken bir yandan da onları insan olarak tanıyoruz, buradan renkli portreler çıkıyor. Çapraz kontrollerle de eksikleri, iddiaları, bilgileri irdeliyoruz. Bu kez Ankara’ya gidiyoruz,  Utku Sağdık’la görüşmeye. Darüşşafaka’da bu kadar çok kardeş okuduğunu yakın zamana kadar bilmiyordum; Sağdık kardeşler de meğer onlardan bir ikiliymiş, Utku –  Sungu Sağdık… Utku abiyle Yukarı Ayrancı’daki evine yakın bir pastahanede buluşuyoruz. Dinamik, canlı, hızlı hızlı anlatıyor ama sözcükleri tek tek seçiliyor. Bize belge ve resimlerle geleceğini söylemişti, kolunun altında dosyalar var. Özellikle bir tanesi üzerinde epey uzunca duruyor. Bu dosyada Darka Tatil Köyün’de İznik Gölü sahilindeki palmiye ağaçlarının budanmasına ilişkin istatistiki bilgiler var. Dosyadaki ayrıntı ve özen şaşırtıcı. Tek tek onlarca ağacın ne zaman hangi dalının budandığı, toplam kaç budama eylemi olduğu, her şeyi kayda geçirmiş. Özenli ilkokul öğrencileri şıklığında bir dosya, yüzlerce rakam elle girilmiş tablolarda. Sabrına ve özenine şaşırıyoruz. Gözlerinde pırıltı, hep olumlu ve iyimser bir havada bilgi veriyor üşenmeden. Ertesi gün (29 Kasım 2014) Utku abi, Fethi ve ben NSK Eskişehir Basket ile deplasman maçımıza gittik  hızlı trenle. Seyahat boyunca yaşıyla kıyaslanmayacak bir hareketlilikte ve pratiklikte olan Utku abimiz esprili, dinamik, hoşgörülü yapısıyla şahane bir gezi arkadaşıydı…  30 sayı farkla aldığımız maçın dönüşü de ayrı bir keyifli oldu.

utku-sagdik-07
Soldan : Utku Sağdık, Öktem Kalaycıoğlu, Fethi Aytuna. Darüşşafaka Doğuş’un Eskişehir deplasmanı öncesi şehirde turistik dolaşma sırasında. 29 Kasım 2014.

64. İlkokul

1936 Ankara doğumluyum. Babam Ankara’nın ilk dişçilerinden. Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbul’dan gelenlerden. Burada annemle evlenmiş. Babam 1941’de ölünce İstanbul’da dede evine gittik. Aksaray’da dört odalı küçük bir evdi. Saraçhanebaşı’ndaki 64. İlkokula girdim. Sınıf birincisiydim. Dördüncü sınıfta Darüşşafaka’ya girdim. Kırk kişi girdik okula. Darüşşafaka’ya 1946’da girdim, 1955’te fen kolundan mezun oldum.

Bizim sınıf çok enteresan bir sınıftır. Bu sınıf hem spor açısından, hem meslek açısından süper isimler çıkardı. Mehmet Baturalp, Hüdai Budanur basketbolcu oldu. Şeref Uğur futbol oynadı. Turgut Dinsel meşhur bir gazeteciydi. Ben basketbolun içinde daima oldum ama oynamadım. Sadece aramızda oynardık.

Basketçi olamadım

utku-sagdik-04
Meraklı ve dikkatli

Okuldan yetişen basketbolcular arasında Cemil Sevin’i de duyuyorduk ama asıl Yalçın Granit’i duyduk, Galatasaray’da oynamasını filan takip ettik. Sonra Şevket Taşlıca’lar, Gökhan’lar, Niyazi’ler, Çetin’ler basketbol oynamaya başladılar. Yedinci sınıftayken bir gün Niyazi (Turan) Abi bizi çağırdı. Ben, Hüdai Budanur, Mehmet Baturalp, Akın Batman. ‘Ben size basketbol öğreteceğim,’ dedi. Ben o sırada futbol hastasıydım, hep futbol oynardım. Batur, Hüdai ve Akın’ı Niyazi Abi aldı, genç takım derken, oradan A takıma çıktılar. Ben yine futbola tüydüm. Öğlen teneffüslerinde hep futbol oynardım. Hatta daha sonra, mahallemizde İstanbulspor’da futbol oynamış bir ağabey vardı, arkadaşımın babasıydı. Onun vasıtasıyla İstanbulspor’la da idmanlara çıktım ama okul yüzünden devam etmedim.

Voleybolda istatistikçiydim

1955’te Darüşşafaka’dan mezun oldum. İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesine girdim. Kimya Fakültesinde okurken bir yandan da kulüpte görev almıştım. Voleybolda bölge temsilcisiydim. Cumartesi-Pazar lisansları alır bölgeye götürürdüm. Bir yandan aidatları toplardım. Basketbol maçlarında Yalçın Granit’in yanında otururdum. Şimdiki gibi bilgisayar yok o zamanlar; kim kaç sayı attı, kim faul yaptı, kim kaç faul attı, kaç faul kaçırdı – yani istatistik tutardım. İki sezon öyle gitti. Fenerbahçe ile oynayıp İstanbul şampiyonu olduğumuz son maçta da (1960 Mart) oradaydım.

Şampiyon olduk çünkü
O zaman Yalçın Granit çalıştırıyordu takımı. Yalçın Granit ile o sene şampiyon olmamızdaki en büyük faktör şudur – ki ben bunu bugün bile göremiyorum: 1’den 5 numaraya kadar bütün oyuncularımız farklı karakterdeydi. Mesela Nedret çok acayip bir oyuncuydu. Uzun boyluydu ve çok iyi hook shot atardı. Fakat dışarıdan da oynardı. O zaman üç sayı yoktu. Uzaktan sayı yapardı. Haşim çok güzel cemşat (jump shot) atardı. Bugün Türkiye’de Amerikalılar arasında bunu yapan yok. Dursun korkunç bir markaj adamıydı. Galatasaraylı Şengün her maçta en az yirmi sayı yapardı, Dursun tuttuğu zaman üç-dört sayı yapabilirdi. Metin çok güzel cemşat atardı.

utku-sagdik-01

1960’ta okulu bitirip kimya mühendisi oldum. 1961 Şubat’ında askerliğimi yapmak için Ankara’ya gelmiştim. O sırada Darüşşafaka ilk Türkiye şampiyonluğunu kazandı. Kulüpte o sırada Refik Darcan başkanlık yapıyordu. 1955-63 arası o büyük para yardımı yaptı. Fettah Bey yardım yaptı. Süreyya (Yücelge) Abi’nin avukatlık yazıhanesi vardı. Ortağından 30.000 lira borç almıştı kulüp için. 1959’da bir gece sabaha kadar oturduk. Faturaları topladık, oyunculara verilen paraların dökümünü çıkardık. O seneki bütçemiz 120 bin liraydı. Bölgeden bir yardım gelmiyordu. Voleybol maçı için Bulgaristan’a gidiyorsun mesela, o zaman masraflar hep cepten gidiyordu. Erdoğan’ı Fenerbahçe’den transfer ettik 10.000 liraya. Kongrede olay çıkmıştı, ağabeylerimiz Darüşşafaka’ya 10.000 liraya adam mı transfer edilir diye ayaklandı.

utku-sagdik-02

Ortak çaba ile başarı

Yalçın Granit’in iyi bir özelliği devamlı çalışmasıydı. Takım yazın da çalışırdı. Fettah Bey çok güzel bir açık hava sahası yaptırmıştı okulun bahçesine (1956). Orada yazın bile sürekli çalışılırdı. Bakırköy’e, Kadıköyspor sahasına gidilirdi. Galatasaray’ın ünlü yöneticisi Süha Özgermi’nin spora girişi Darüşşafaka ile oldu. Bölge temsilciliği ve menajerlik yapıyordu kulüpte. Bize epey emeği geçmişti. Özellikle hakemlerin bize karşı tavırlarının kırılmasında payı oldu. Öyle hakemler vardı ki ilk düdükten anlardım ben hangisi bize karşı, hangisi değil. Bir süre sonra Süreyya Yücelge genel kaptanlığı Rauf Alasya’ya bıraktı. Rauf abi oyuncakçıydı. Süleymaniye camisinin yanında atölyesi vardı. Aynı zamanda Kapalıçarşı esnaf derneği başkanıydı. Dilaver Uzgören’in Son Saat diye bir gazetesi vardı. Bedava gelip koçluk yapıyordu, bölgede temsilcilik yapıyordu. Rauf Alasya ve ikisi son sınıfı dışarıda bitirdiler.

utku-sagdik-03

1300 kilo pasta

utku-sagdik
Dursun Açıkbaş ile görüşmemizde, Ankara. 2014.

Askerliği bitirdikten sonra Ankara’da kaldım. Eski bir aile dostumuzun kızıyla evlendim. MTA’ya girdim. Orada ilk önce alüminyum analizleri yaptım. 1966’da İngiltere’ye gidip hidrometalurji üzerine master yaptım. Dönünce İstanbul Üniversitesinde kobalt üzerine doktora yaptım. Uranyum cevherleri üzerine çalıştım. Pilot tesis kurduk. Türkiye’deki bütün uranyum cevherlerini test ettik. 1.300 kilo sarı pasta ürettik, onunla nükleer yakıt ürettik. Nükleer enerjinin ham maddesidir bu. Hepsini Atom Enerjisi Kurumuna teslim ettik.

Emekli keyfi

Artık emekliyim. Haftada üç gün tenis oynuyorum. Yazın Darka’da da her gün bir saat oynarım. Oğlum İstanbul’da çalışıyor. Bir torunum var, lise sonda, basketbol oynuyor. Operayı hiç kaçırmam. Perşembe günleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerine giderim. Filmleri yakından takip ederim. Darüşşafaka basketbol takımı 1992’de Birinci Lige çıktığı andan itibaren bütün maçlarına ait yazıları gazetelerden kestiğim kupürlerle bir dosya hazırladım. Sadece kupürlerle bitmiyor iş. Sonuçları teker teker yazıdım, puan cetveli hazırladım. Kupürlerin yanına da hangi gazeteden hangi tarihte çıktığını not ediyorum.

ök/fa mayıs 2015